Medyen ve Eyke halkına peygamber olarak gönderilen Hz. Şuayb, Allah’ın sınırlarını çiğneyen kavmini imana davet etmişti. (Araf Suresi, 85)
Medyen halkının Hz. Şuayb’a cevabı Nuh ve Lut kavimlerinin cevaplarından farklı olmadı. Hz. Şuayb’ın söylediklerini kabul etmeyen kavim, onu ve diğer müminleri yaşadıkları topraklardan sürgün etmekle tehdit etti:
Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler) dediler ki: “Ey Şuayb, seni ve seninle birlikte iman edenleri ya ülkemizden sürüp-çıkaracağız veya mutlaka bizim dinimize geri döneceksiniz…” (Araf Suresi, 88)
Hz. Şuayb ise, Medyen halkının duyarsızlığı ve tehditkar tavrı üzerine Allah’a tevekkül ederek O’na dua etti:
Allah bizi ondan kurtardıktan sonra, bizim tekrar sizin dininize dönmemiz Allah’a karşı yalan yere iftira düzmemiz olur. Rabbimiz olan Allah’ın dilemesi dışında, ona geri dönmemiz bizim için olacak iş değildir. Rabbimiz, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Biz Allah’a tevekkül ettik. ‘Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında ‘Sen hak ile hüküm ver,’ Sen ‘hüküm verenlerin’ en hayırlısısın. (A’raf Suresi, 89)
Sonunda Lut ve Nuh kavminin başına gelenler Medyen halkının da başına geldi. Hz. Şuayb’ın duası üzerine Allah hükmünü verdi ve Allah’ın elçisini tanımayan kavim helak edildi:
Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da, kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar. Şuayb’ı yalanlayanlar, sanki orda ‘hiç refah içinde yaşamamışlar’ gibi oldular: Şuayb’ı yalanlayanlar, asıl büyük hüsrana uğradılar. (Araf Suresi, 91-92)